DART misyonundan yeni sonuçlar: Suyun bulunmadığı doğrulandı ve asteroitin yüzeyi daha ayrıntılı olarak incelendi

semaver

New member
26 Eylül’de gökbilimcilerin bakışları Dünya’dan neredeyse on bir milyon kilometre uzakta bulunan bir noktaya odaklandı. O gün DART sondası Dimorfo asteroitine çarpacaktı. Bu, gezegenimiz için herhangi bir tehlike oluşturmuyordu ancak amaç, bu veya gelecekte tehdit oluşturabilecek diğer türdeki gök cisimlerini saptırma yeteneğini test etmekti. Sonuç büyük bir başarıydı. Çarpma, 163 metre çapındaki (Roma Kolezyum’una benzer büyüklükte) kayanın yörüngesini değiştirmeyi başardı ve yörünge periyodunu yaklaşık 32 dakika kısalttı. “DART çarpmasından önce, Dimorfo’nun daha büyük asteroit Dídymo’nun yörüngesindeki dönüşü 11 saat 55 dakika sürdü. Kasıtlı çarpışmadan bu yana bu süre 11 saat 23 dakikaya düştü” diye açıkladı NASA yöneticisi Bil Nelson. Dimorfo’nun yüzeyinin bir moloz yığını olduğunu da gözlemlemek mümkündü, bu da çarpmanın ardından asteroitten gelen tonlarca kayanın uzaya fırlatılmasına ve asteroide şu görünümü veren küçük parçalardan oluşan 10.000 kilometrelik bir iz oluşmasına neden oldu. kuyruklu yıldızın görünümü


Neredeyse altı ay sonra, bu gezegen savunma ‘deneyi’, Avrupa karasal astronomisinin amiral gemisi olan ESO VLT teleskopu sayesinde elde edilen sonuçları üretmeye devam ediyor. Bunlardan ilki, Edinburgh Üniversitesi tarafından hazırlanan, yayımlanan bu materyal bulutunu bir ay boyunca inceledi. Bu parçaların çarpmadan önce asteroitin kendisinden daha mavi bir renk tonuna sahip olduğunu keşfettiler; bu da bulutun çok ince parçacıklardan oluştuğunu gösteriyor olabilir. Ayrıca çarpışmanın açığa çıkardığı buzda başta oksijen ve su olmak üzere farklı gazların ‘kimyasal parmak izini’ de aradılar. Hiçbir iz yoktu. “Asteroitlerin önemli miktarda buz içermesi beklenmiyor, bu nedenle herhangi bir su izinin tespit edilmesi gerçek bir sürpriz olurdu” diye açıklıyorlar. Ayrıca sondanın yakıtına ait herhangi bir kalıntı da bulamadılar. “Tahrik sistemi tanklarında kalan miktarın çok fazla olmayacağından bunun zor bir ihtimal olduğunu biliyorduk. Dahası, gözlemlemeye başladığımız sırada bunların bir kısmı tespit edilemeyecek kadar uzağa gitmiş olabilir” diye ekliyorlar.

Birleşik Krallık’taki Armagh Gözlemevi ve Planetaryumu’nda yapılan ikinci çalışma, çarpmanın asteroit yüzeyini nasıl değiştirdiğini analiz etmeye odaklandı. Bunu yapmak için güneş ışığının asteroit yüzeyine nasıl çarptığını incelediler ve bunun kısmen polarize olduğunu, yani ışık dalgalarının rastgele değil belirli bir yönde salındığını fark ettiler. “Asteroidin bize ve Güneş’e göre yönelimiyle kutuplaşmanın nasıl değiştiğini takip etmek, yüzeyinin yapısını ve bileşimini ortaya çıkarıyor” diyorlar. Ayrıca çarpma anında parlaklık artarken polarizasyon seviyesinin aniden düştüğünü de gördüler. Muhtemel bir açıklama, çarpışmanın Dimorfo’nun iç kısmından daha fazla malzemenin kopması olabilir. “Belki de çarpma sonucu ortaya çıkan malzeme, yüzey malzemesinden daha parlak ve daha az polarize olmuştur, çünkü hiçbir zaman güneş rüzgarına veya güneş radyasyonuna maruz kalmamıştır” diye ileri sürüyorlar. Diğer bir olasılık ise çarpmanın yüzey malzemesini tahrip etmesi ve böylece çok daha küçük parçacıkların enkaz bulutuna fırlamasıdır. “Belirli koşullar altında, daha küçük parçaların ışığı yansıtmada daha etkili, onu polarize etmede ise daha az etkili olduğunu biliyoruz” diye açıklıyorlar.

Bunlar, bu asteroit etrafında geliştirilen son çalışmalar olmayacak. Avrupa Uzay Ajansı (ESA), Kasım 2024’te, 2026 yılı sonunda Didymos sistemine ulaşacak ‘Hera’ adlı uzay aracını fırlatacak.